Eğer insanların konuşmalarına kulak misafiri olduysanız dikkatinizi çeken bir husus olmuştur: insanlar, başkaları ile ortak noktalarını bulmaya bayılırlar. Örneğin bir otobüsle yolculuk yapan iki kişiyi düşünün. Aralarındaki konuşma şuna benzer olabilir:
"Umarım kazasız belasız bir yolculuk olur."
"Bence de. Benim kızım Ankara'da okuyor, onu ziyarete gidiyorum, ya siz?"
"Aaaa, benim de oğlum öğrenci, ben de onu göreceğim, böyle uzakta okumaları çok zor."
"Hiç sormayın gençlerin istikbali için ağzımız yüreğimizde yaşıyoruz."
"Bakalım okuldan sonra iş bulabilecekler mi? Asıl sınav o zaman."
"Bizim kız için daha kolay da, sizin oğlanın bir de askerliği var."
"Evet artık hayırlısı. Gençlerin işi zor bu zamanda...."
Bu ve benzer konuşmalara, sohbetlere, günlük hayatımızda her yerde rastlayabiliriz. İki yabancı ortak noktalar, ortak görüşler üzerine konuşmaya çalışır. Eğer aralarında konuşacak ortak bir konu bulamazlarsa, ya susarlar ya da havadan sudan konuşmaya devam ederler.
Ortak noktalarımız olan kişilerle iletişim kurmamız çok daha kolaydır. İnsanlar olarak, başka insanlarla iletişim kurmamız, bir ağaç ya da taş ile iletişim kurmamızdan çok daha kolaydır. Bu ifade size saçma gelse de bu yaşamlarımızdaki doğal, bazen farkına varmadığımız bir olgudur.
Sohbet esnasında aradaki ortak noktalar veya zevkler çoğaldıkça kişiler arasındaki yakınlaşma da artar (hemşerilik, aynı futbol takımını tutma). İnsanlar, kendi cinslerinden sonra, en başarılı şekilde bazı hayvanlarla iletişim kurabilirler. Niçin? Çünkü hayvanlar, bitkilerle kıyaslanacak olursa, insanlara daha çok benzerler. İki farklı tür arasındaki benzerlik bile iletişimi kolaylaştırmakta, hatta teşvik etmektedir. Yolda yürürken ağaçtaki sevimli bir kuşla konuşan bir teyzeye rastlamak ya da sokak köpeğini sevip onunla dertleşen amcaları her an görmek mümkündür.
Belki de bu olgu, Kutsal Kitap'ın başında okuduğumuz bir ayeti anlamamıza yardımcı olabilir. Tanrı insanı kendi benzerliğinde yaratmıştır. Dünya üzerinde insandan başka hiçbir yaratık O'nun benzerliğinde yaratılmamıştır.
Tanrı'nın benzerliğinde yaratılmak ne demektir? O'nun sahip olduğu bazı niteliklere sahip olmamız demektir. Tabii ki, Tanrı'nınkiler ile kıyaslanmasa da, ortak niteliklerimizden bazıları şunlardır: düşünme, mantık yürütme, yaratma, konuşarak iletişim kurma, hayal etme, acı duyma, hoşnut olma, gülme.... Bir de Tanrı gibi bizim de maddesel olmayan bir unsurumuz vardır - - ruh. Bilincimiz vardır: "Düşünüyorum, o halde varım."
Bir açıdan bakıldığında, Tanrı kendi sonsuzluğunun, sonlu bir versiyonu olarak insanı yaratmıştır denilebilir. Tanrı'nın bizimle ilişki kurma isteğinin altında yatan sebeplerden birisi de işte bunlardır, şöyle düşünebilirsiniz: sen, bütün kişisel özelliklerin ve yeteneklerinle ve duygularınla ve hayal gücünle, Tanrı'nın küçücük bir modelisin. Tanrı bizleri O'nunla ilişkimiz olsun diye yaratmıştır; bunun en büyük ispatı SENSİN. Aslında HERKESDİR. Mucizevi şekilde her insan birbirinden farklı ve özgün olsa da her birimiz Tanrı'nın benzerliğinde yaratılmışızdır.
İnsan olmanın bir başka özgünlüğü ise, Tanrı'ya tapınma alanındadır. Hayatınızda bireysel ya da cemaatsel olarak tapınan kuzular, ilahi söyleyen inekler ya da secde eden maymunlar gördünüz mü? Tüm insanlık tarihi boyunca, insanlar bütün kültürlerde, dünyanın dört bir yanında bir şekilde bir tapınma faaliyetinde bulunmuşlardır. Bunun sebebi bizim Tanrı'nın benzerliğinde yaratılmış olmamızdır. İçimizde bir şey, Tanrı'nın varlığını bilmektedir.
► | Tanrı'yla arkadaşça bir ilişki başlatmaya ne dersiniz? |
► | Bize e-mail ile ulaşın… |