Bir defasında bir kadın benimle evliliğe olan görüşünü paylaşmıştı:
"Kendimi bir çift dürbün ile çölü tarıyormuş gibi hissediyorum. Etrafımda çürümekte olan cesetler görüyor gibiyim-boşanma, soyutlanma, kullanma, her türlü çürümüş ilişki.. Bunlar etrafımdayken kendi kendime şunu sordum: Bu bataklığa batmayı neden isteyeyim ki? "
Bugün birçok öğrenci aynı soruyu sormaktadır. Bu kişiler hem ömür boyu sürecek güven dolu bir ilişkiyi arzularlar hem de evlilikten korkarlar. Yeni gelin olan bir bayan şunları söylemiştir: "Ben kendi anne babamın evliliğinin bitişini seyrettikten sonra kendiminkini sürdürebileceğimden hiç emin değilim."
Evlilik yaşına gelen hiçbir nesil, sırtında bu kadar büyük bir boşanma yükü taşımamıştır. Dünyada her yıl milyonlarca boşanma gerçekleşmektedir.
Bir çok öğrenci, benzer tecrübeleri yaşar:
Mert: Annem ve babam ben beş yaşında iken boşanmışlar. Ben annemle kaldım. Annem babamdan sonra üç farklı kişi ile evlendi ve hiç biriyle mutlu olamayıp boşandı. Bir gün üvey babamla arabayla giderken, aniden fren yaptı, elimdeki koladan bir miktar arabanın koltuklarına dökülmüştü. Arabanın içerisinde her yanım morarana kadar beni dövmüştü.
Canan: Annem ve babam hiç boşanmadılar, ancak onların asıl eşleri, aileleri işleridir. Ailem beni lisedeyken verdiğim konserler esnasında çok ender dinlemeye gelmişlerdi, ancak ben üniversiteye başladıktan sonra yılda bir iki kez telefonda konuşuyoruz.
Ali: Bir gece anne ve babamın kavga sesleri ile uyandım. Gürültü artınca odamdan çıktım, mutfaktan bir çığlık sesi geldi. Oraya koştuğumda annem yerde kanlar içinde kıvranıyordu. Karnından bıçaklanmıştı. Babam tutuklandı. İki kız kardeşimle beraber sosyal kurumların misafirhanesinde yaşamaya başladık. O geceden sonra babamı bir daha hiç görmedim.
Muhtemelen sen de Mert, Canan ve Ali gibi insanları tanımışsındır. Belki de senin aile durumun bundan daha da kötüdür. Belki senin de evinde çatışmalar, kavgalar ve soğukluk var. Bunları yaşayan bir çok kişi gibi belki sen de evlenme olayından soğudun, hatta ilerde çocuk yapıp bu acı dolu dünyaya getirmeme kararı aldın. Sevdiğin birisi ile beraber yaşama fikri sana çekici, ama evlenme fikri itici gelebilir. Belki de kendi kendine şu soruyu soruyorsundur: "Ailemin bana yaptıklarının etkisinden kurtulabilecek miyim? Benim sağlıklı ve mutlu bir evliliğim olabilecek mi?"
Cevap açık bir şekilde EVET'tir.
Ben 1976 senesinden beri kötü giden evliliklere yardım eden bir organizasyonda çalışıyorum. Kötü tecrübeler yaşayan insanlar için bir ümit vardır: Tanrı.
Gerçek şudur: hiç kimse yalnız olmak istemez. Herkes kendi başına bir şey başarma arzusuyla yanar tutuşur, "kişisel haklarımız" konusunda kimse ödün vermek istemez, ancak herkes ömür boyu kendisini seven birisi ile bir ömrü paylaşmak ister. Bizler "yalnız olmak istiyorum" desek de bu yalnızlığın içerisinde bizi seven birisine her zaman yerimiz vardır.
Bir ilişkide cinsel cazibenin yeri tartışılmazdır, ancak bu yakınlığa duyulan arzuda, seksten çok daha derin şeyler vardır. Başka birisi tarafından bilinme ve takdir edilme arzusu hepimizin tasarımında yer alan, inkar edilemez bir unsurdur.
Peki insanlar neden yakın ve güven dolu bir ilişkiyi arzularken, kalp kırıklığı, öfke ve çöküntü içinde evliliklerini noktalarlar? Evlenen birçok kişi duygular üzerine kurulu yıpranmayacak, güçlü bağlar kurmayı denerler. Birçok ilişkide sevgi ve kabul edilme, karşılıklı olduğu sürece devam eder. Eğer duygular sıcaksa iki eş birbirinin varlığından mutluluk duyar; sorunları görmezlikten gelir ve eşine şefkat göstermeye devam eder.
Ancak iki kişiden birisi ya da ikisi, mükemmel olmayan birisini sevemeyeceğini anladığı zaman duygular soğumaya başlar. Soğukluk girince istekler karşılanmamaya, beklentiler boşa çıkmaya başlar; bu acı, yalnızlık, kendini koruma güdüsü, kötü iletişim, çatışma, kızgınlık doğurur. Eğer bu kötü gidişi bağışlama ve uzlaşma aşamazsa sevme yetisi felce uğrar.
Neredeyse bütün ilişkilerde görülen bu gelişme, bencilliği provake eden zor konuların gündeme getirilmemesi ve görmezlikten görülmesi ile geçici olarak durdurulabilir. Ancak er ya da geç gerçekler karşımızdadır. Bir çiftin iyi niyetine rağmen sonunda, iki bağımsız insanın ihtiyaçlarının aynı zamanda karşılanamayacağı fark edilir.
Bir evliliğin başarıya ulaşması için ekip çalışması ve her iki kişinin de bazı kişisel istekelrinden vazgeçmeleri gerekir. Özveri, bencilliğin yerini almalıdır. Bazen evliliğin taraflarından birisi bunu makul bir şekilde gerçekleştirse bile sonunda sabır tükenir. Özveri doğal değildir; doğal olan bencilliktir. Niye bu öyledir?
Eğer biz insanların mükemmel olduğu bir dünyada yaşasaydık, o zaman evlilikler de uyum içinde yürürdü; zaten Tanrı'nın evlilikler için isteği de budur. Ancak biz mükemmel bir dünyada yaşamıyoruz. Tamamen dürüst olursak her birimiz bencilliğimizi ve yaşamlarımızdaki "günahı" fark edebiliriz. Günah nedir? Çoğunlukla doğru şeyleri değil, yanlış şeyleri yapmayı seçeriz. Her birimiz bencil, incitici, acı verici, kibirli, bağışlamada isteksiz ve katı olabiliriz. Eşlerin birbiri ile geçinmelerinin zorluğuna şaşmamak gerekir.
Ben, "benim ihtiyaçlarımın karşılanmasını isterim" şeklindeki bir ilişkinin işbirliği ruhunu kırdığı açıktır. Bu negatif yaklaşım devamlı büyüme doğasına sahiptir ve büyüdükçe evlilikteki sevgiye çok az yer kalır.
Eğer gerçekçi olursak bir evliliğin devam etmesi için hepimizin bir yardıma - karşımızdakini sevmemiz için içten gelen bir güce ihtiyacı vardır.
Bizim bencil, günahkar davranışımız bizi sadece eşimizden değil, aynı zamanda Tanrı'dan da uzaklaştırır. Tanrı bizim en büyük yardım kaynağımızdır. Tanrı evliliğin yaratıcısı ve düzenleyicisidir. İlişkilerin nasıl yürüdüğünü en iyi O bilir. Tanrı bizim Kendisi ile bir ilişkimiz olmasını ve yönlendirmesi için O'ndan yardım istememizi istemektedir.
Sadece Tanrı bize hem günlük yaşamımızda karşılaşacağımız sorunlar için yardım elini uzatmakta hem de geçmişteki acı tecrübelerin yara izlerini silmek istemektedir. Örneğin; Tanrı bizlere seks konusunda yaptığımız yanlış eylemlerin yükünden bağışlanma ve temizlenme sunmaktadır. Tanrı bizi sevmekte ve O'nun çocuğu olmanın faydalarına kavuşmamızı istemektedir. Bu faydalara evlilik için yardım da dahildir.
Ben bu durumu evli çiftlerin sık sık karşılaştıkları tipik iki senaryo ile resimlemek istiyorum. Senaryo A'da Mert ve Aslı'nın Tanrı ile bir ilişkileri yoktur ancak Senaryo B'de bu evli çiftin yaşamlarında İsa Mesih ile olan bir ilişki vardır.
Bir cumartesi sabahıdır ve Mert arkadaşları ile futbol oynamak istemektedir. Yataktan sürünerek kalkar ve Aslı'ya akşam 4'e kadar evde olmayacağını söyler. Aslı kızgın bir sesle: "Bugün pikniğe gidecektik."
Mert, "Ben öyle bir şey demedim" diye karşılık verir. "Her neyse hava çok güzel ve iki haftadır futbol oynamadım. Akşama görüşürüz." Mert, Aslı'ya bakmadan kapıyı çarpar ve çıkar.
Aslı hislerinin incinmesi ve hor davranışa maruz kalması sonucunda gözyaşlarını tutamaz ve kızgın bir şekilde yastıkları odanın karşısındaki divana atar.
"Sen bilirsin adi herif!!!" diye bağırır. Yakın arkadaşı Özlem'i arar ve alışveriş merkezine giderler. Aslı o gün ihtiyaç duymadığı kıyafetler için 500 lira harcar. Bu, onun Mert'den intikam alma yoludur. Kredi kartının limiti dolmuştur.
Bu arada, Mert'in maçı biter. Arkadaşları ile halı sahanın yanındaki büfeden bira alıp içmeye başlarlar. Mert büfedeki kızın ne kadar güzel olduğunu fark eder. Üçüncü birasını alırken kızın kulağına bir iltifat fısıldar. Kız biraz utanır gibi davransa da yüzündeki gülümseme Mert'i mutlu eder. Mert'in aldığı dördüncü biranın üzerinde siyah keçeli kalemle kızın cep telefonu numarası yazılıdır. Arkadaşları Mert'in sırtını sıvazlayıp gülüşürler.
Mert eve akşam 5'te varır, çakır keyiftir, Aslı televizyonun sesini sonuna kadar açmıştır ve Mert'e bakmaz bile. Mert yürürken ayakları yeni kıyafet paketlerine takılır. Kızgın bir şekilde ve paketleri işaret ederek televizyonu kapatır. Aslı, ona küfreder ve yatak odasına gidip kapıyı kilitler. Kapının arkasından saatlerce birbirlerine bağırırlar ve sonunda Mert salondaki kanepede uyur. Uyumadan önce büfedeki kıza iyi geceler mesajı yazmayı ihmal etmez.
Güneşli bir cumartesi sabahıdır ve Mert arkadaşları ile futbol oynamak istemektedir. Yataktan neşeyle kalkar ve Aslı'ya akşam 4'e kadar evde olmayacağını söyler. Aslı şaşkın bir şekilde, "Bugün pikniğe gidecektik." der.
Mert, "Canım, yarın gitsek olmaz mı?" diye karşılık verir, ancak Aslı'nın cevabını beklemeden, "her neyse hava çok güzel ve ben iki haftadır futbol oynamadım. Akşama görüşürüz." der, Aslı'ya bakmadan çıkar gider.
Aslı hislerinin incinmesi ve hor davranışa maruz kalması sonucunda gözyaşlarını tutamaz ve kızgın bir şekilde yastıkları odanın karşısındaki divana atar.
"Çok adisin!" der Aslı ama Mert çoktan gitmiştir. İçinden keşke bu hayal kırıklığını ona anlatabilseydim diye geçirir.
Aslı bir yürüyüşe gitmeyi kararlaştırır. Parkta gezdikçe öfkesi yavaş yavaş dinmeye başlar. Eve döndüğünde ise dua edebilecek durumdadır: "Sevgili İsa Mesih , ben gerçekten Mert'e kızgınım ve onun bencil olduğunu düşünüyorum. Lütfen benimde bencil olmama izin verme, öfkemin kontrolden çıkmaması için bana yardım et. Amin."
Aslı bir kız arkadaşını arar ve öğle yemeği için buluşurlar. Yemek yedikleri alışveriş merkezinden yeni bir kıyafet satın alır.
Bu arada, Mert ve arkadaşları futbol sahasının kenarında sıralarını beklemektedir. Arkadaşları ile bir büfeden kola alıp sohbete başlarlar. Mert, kolaları getiren kızın ne kadar hoş olduğunu ve kendisine bakıp gülümsediğini fark eder; kibar bir gülümseme ile karşılık verir. Arkasından aklına Aslı gelir. Sabah Aslı'ya bozulmuştur. Aslı'yı sanki onu arkadaşlarından ayırmaya çalışıyor gibi yargılamıştır. Ancak Mert ona karşı davranışından dolayı şimdi suçluluk hissetmektedir. Mert'in keyfi kaçar.
Mert arkadaşlarına: "Ben bırakıyorum çocuklar, eve gidip Aslı'yla zaman harcamaya ihtiyacım var" der. Arkadaşları ısrarda etse de, Mert'e "kılıbık" diye takılsalar da Mert evine gider.
Aslı eve saat 13.00 sularında vardığında Mert'i mutfakta çay içerken bulur. Mert aynı zamanda piknik malzemelerini torbalara koymuş, soğuk sandviçler hazırlamıştır.
"Eve neden erken geldin?" diye sorarken sesi titremektedir.
Mert, "bu sabahki davranışlarım için özür dilerim" der. "Ben sadece futbol oynamayı istedim ve senin ihtiyaçlarını önemsemedim. Çok bencil davrandım. Sen nasılsın? Beni affedecek misin?"
Aslı dudağını ısırır, gözleri dolar. Mert gerçekten yaptığından pişmandır, bunu da futbol oyununu yarım bırakarak ispatlamıştır. Aslı, Mert'e sarılır ve kulağına fısıldar: "Evet, tabii ki ben seni affederim".
Mert, Aslı'yı kucağına alır ve "Hayatım, olanları unutup günümüze baştan başlayalım mı? Pikniğe gitmek ister misin canım?" der. Aslı eğer gitmeyi reddederse Mert'in üzüleceğini bilmektedir, böylece intikamını da alacaktır ama Mert'i öpüp "beni yere bırakırsan gidebiliriz" der.
Mert ve Aslı için gün gerçekten güneşli bir gün olmuştur. İçlerindeki kızgınlık her ikisinden de temizlenmiştir. İlişkileri, bahar yağmuru ile yıkanan toprak gibi tazelenmiştir. Her ikisinin de yaşamlarında İsa Mesih vardır ve onlara nasıl yaşamaları gerektiğini göstermiş, kendi benliklerini reddetme kuvvetini sağlamış ve bağışlamalarını mümkün kılmıştır. Kendini bir kenara bırakıp karşısındakini düşünmek ve bağışlamak, birer sevgi eylemleridir ancak tutarlı bir şekilde uygulanmaları için yardıma ihtiyaç duyarlar.
Tabii ki bu iki senaryo, karmaşık insan ilişkilerinin çok yüzeysel bir aktarımıdır. Ancak hayatlarında İsa Mesih olan kişilerin evliliklerindeki Tanrı faktörünü sergilemek için yeterlidir. Hıristiyan inancı kurallardan oluşan bir inanç değil, bir yaşam biçimi, Tanrı ile etkileşimin an be an yaşandığı ve O'nun yaşamamız istediği hayatları yaşamamız için yönlendirildiğimiz, güven dolu bir yolculuktur.
Tanrı, Kutsal Kitap'ta boşanmanın yıkıcılığını açık bir şekilde belirtmiştir. Karşımızdakinin ihtiyaçlarını düşünmemiz, birbirimize karşı dürüst olmamız, cinsel ahlaksızlıktan kaçınmamız ve benzeri konularda bizi uyarmıştır. Ancak yapmamız gerekenlerin söylenmiş olması, bunları yapmamızı sağlamamaktadır. Bu yüzden Tanrı her zaman bizi yönlendirmek, Kutsal Ruh'u ile bizi benliğimizin istekleri değil, Tanrı'nın isteklerine uymamız konusunda uyarmaktadır (örneğin küçük bir yalanla paçayı sıyırmak varken gerçeği söylemek gibi). Hıristiyan evli çiftler, Tanrı'nın çizdiği yoldan ilerlemenin ilişkilerine olan faydalarını çok yakından bilmektedirler.
Örneğin, Tanrı, evlilik öncesi cinsel ilişkiyi yasaklamıştır. Ancak günümüzde şehirleşme ile birlikte ülkemizde dahil olmak üzere evlilik öncesi cinsel ilişki yaygınlaşmış ve normal karşılanmaya başlamıştır. Avrupada üniversite öğrencilerinin çoğunluğu beraber yaşamayı iyi bir ilişki biçimi olarak görmektedir. Etrafında boşanmalara tanık olan birçok genç, evlenmek yerine evlilik dışı ilişki yaşamayı tercih etmektedir.
Neden Tanrı, evlilik öncesi cinsel ilişkiyi yasaklamıştır? Çünkü Tanrı bizlerin, mutluluk veren, sonsuza kadar sürecek, tatminkar bir ilişki yaşamamızdan hoşnut olmaktadır. İki insanın en samimi ilişkiyi yaşaması için birbirlerine karşı tamamen açık ve savunmasız kalmaları gerekir, ancak iki kişiden birisinin her an ilişkiden uzaklaşma ihtimali varken bu kadar yakın olmak ne kadar mümkündür? Yakın olunsa bile ilişkinin bitişinin açacağı yaralar nasıl iyileşir? Evlilikten önce beraber yaşayan çiftlerin bir çoğunun evlendikten sonra boşanmış olması istatistiklerle kanıtlanmış bir gerçektir. Tanrı'nın bilgeliği kusursuzdur. O'nun yönlendirmesinin kaynağı bize karşı beslediği koruyucu sevgidir.
Tanrı'nın tek isteği tabii ki evlilik danışmanı olmak değildir. O, bizim O'nu bilmemizi ister, O'nunla bir ilişkimiz olmasını ister, O'na güvenmemizi ister. Başka birisini sadakatle sevmek için ilk olarak O'nun koşulsuz, sadık sevgisini yaşamaya ihtiyacımız vardır.
Bize karşı olan sevgisinden dolayı Tanrı bize çok büyük bir iyilikte bulunmuştur. Bencilliğimizin birbirimizden bizi nasıl ayırdığı hakkında konuşmuştuk, ancak asıl bizi ayırdığı tamamen kutsal ve mükemmel olan, Tanrı'dır. Kutsal Kitap, "Ama suçlarınız sizi Tanrınız'dan ayırdı. Günahlarınızdan ötürü O'nun yüzünü göremez, sesinizi işittiremez oldunuz"1 der. Yapacağımız iyi işler ve çabalar, Tanrı'nın gözü önündeki işlediğimiz günahları silemez. Daha kötüsü, günahın cezası ölümdür. Bu ölüm bizi, öbür dünyada Tanrı'dan sonsuza kadar ayıran ruhsal ölümdür. Hiçbir çabamız bunu engellemeye muvaffak olmayacaktır. Tanrı'nın standartları mükemmelliği ister, biz ise bu mükemmelliğe asla ulaşamayız. Ancak Tanrı'nın adaleti yanında merhameti de vardır ve bizlere O'nun sağladığı bir çözüm sunarak O'nun muazzam sevgisini ortaya koyar.
Tanrı insan bedeni alıp aramızda İsa Mesih olarak yaşadı. Hepimizin günahlarının karşılığında Kendisini feda etti. İsa Mesih aynı zamanda bize anlamlı bir yaşam vermeye ve Tanrı'nın yollarını bize öğretmeye geldi. Ancak öncelikli olarak bizim günahlarımızın karşılığı olarak, son kurban olarak ölmeye geldi. İsa Mesih, senin için benim için ve tüm dünyanın günahı için çarmıhta canını verdi. Gömüldükten üç gün sonra fiziksel olarak İsa Mesih yaşama döndü. Birçok görgü tanığı O ve Tanrı'nın bize teklif ettiği yaşam hakkında tanıklık yapmak için dünyaya dağıldı.
Tanrı'nın bizi kabul etmesi için bizim kendi çabamızla yapabileceğimiz hiçbir şey yoktur. Tanrı'nın bize sunmuş olduğu bir lütuftur. Tanrı ile bir ilişkiyi başlatmak ve O'nun bağışlamasını kabul etmek ise bizim seçeneğimizdir. İsa Mesih, "Yol, gerçek ve yaşam ben'im» dedi. «Benim aracılığım olmadan Baba'ya kimse gelemez."2
Tanrı bizim hayatımıza gelmek istemektedir, ancak bizim yapmak zorunda olduğumuz bireysel bir karar ortadadır. Eğer evlilik önemli bir kararsa, bu karar HAYATİDİR. Sen Tanrı ile sonsuz bir ilişkiye başlamak ve O'nun senin yaşamını etkilemesini istiyor musun? O'nun bilgeliği ile yönlendirilmek ve O'nun kudreti ile desteklenmek ister misin?
Eğer hayatın boyunca Tanrı'nın bilgeliğinin ve kudretinin seni yönlendirmesini ve desteklemesini istiyorsan bunu, tam şu an O'ndan isteyebilirsin. Bir çift evlenirken nasıl "evet" derse, seninde Tanrı'ya "evet" demen gerekir. "İşte kapıda durmuş, kapıyı çalıyorum. Eğer biri sesimi işitir ve kapıyı açarsa, onun yanına gireceğim, ben onunla ve o da benimle, birlikte yemek yiyeceğiz."3 "Ancak, kendisini kabul edip adına iman edenlerin hepsine Tanrı'nın çocukları olma hakkını verdi."4
Evet ifadeni bir dua ile belirtebilirsin:
"Sevgili Rabbim, sana gereksinimim var. Çünkü bana olan sevginden ötürü benim günahlarıma karşılık kendini kurban olarak sundun. Bu nedenle sana sonsuz teşekkürler sunarım. Şimdi kalbimin kapısını sana açıyor ve Seni Kurtarıcım ve Rabbim olarak kabul ediyorum. Günahlarımı bağışlayıp bana sonsuz yaşam sunduğun için çok teşekkür ederim. Yaşamımın yönetimini benden al ve beni kendi istediğin gibi bir kişi yap, AMİN"
Eğer bu duayı içtenlikle ettiysen, artık yaşamında Tanrı etkin bir rol alacaktır. Bu etkin rolün evliliğine ne gibi bir etkisi olabilir? Sevgi dolu bir evlilik gibi!
Her evli çift gibi sizin de sorunlarınız olacaktır. Ancak Tanrı'ya güvenirseniz, O size ihtiyaç duyduğunuz bilgeliği ve vizyonu verecek, sonsuza kadar sürecek mutlu bir evlilik için yüreklerinize bencilliğin pan zehirini yerleştirecektir.
Yazan: Dennis Rainey
► | İsa Mesih'i az önce yaşamıma davet ettim. (Bu konuda size faydalı olabilecek bilgiler göreceksiniz)… |
► | Tanrı'yla arkadaşça bir ilişki başlatmaya ne dersiniz? |
► | Bize e-mail ile ulaşın… |
Dipnotlar: (1) Yeşaya 59:2 (2) Yuhanna 14:6 (3) Vahiy 3:20 (4) Yuhanna 1:12