Kur'an-ı Kerim Hz. Muhammed'e geldi. Mormonların kitabı Joseph Smith'e geldi. Ancak Kutsal Kitap, dünyadaki diğer dinsel kitapların arasında eşsiz bir yere sahiptir. Kutsal Kitap'ı bir kişi yazmadı. Kutsal Kitap (Eski ve Yeni Antlaşma) 1600 sene süren bir zaman yelpazesi içerisinde, 40 farklı yazar tarafından, tam 3 kıta (Asya, Afrika ve Avrupa) üzerinde kaleme alındı. Sadece tanrısal bir plan çerçevesinde büyük bir mesaj tek bir kişiye, kısacık bir zaman diliminde değil, Kutsal Kitap'da olduğu gibi uzun bir zaman diliminde, değişik yazarlara tüm insanlığa iletilebilir.
Şaşırtıcı bir şekilde Kutsal Kitap'ın bütün yazarları, aralarında uzun zaman dilimleri olsa bile tek ve temel bir mesajı iletmiştir: Gökleri ve yeri yaratan Tanrı, insanların kendisini bilebilmeleri için bir yol sunmuştur.
Kutsal Kitap'ın benzersiz yazarlığının ötesinde bir eşsizliği de, içerdiği sayısız tamamlanmış peygamberlik sözleridir. Eski Antlaşma peygamberleri Mesih'in gelişi hakkında 300 özel peygamberlik sözlerinde bulunmuş ve asırlar sonra hepsi İsa Mesih'te kusursuzca tamamlanmıştır. Bu tamamlanmış peygamberlikler, bu peygamberlerin "Rab diyor ki...." ifadelerinin anlamını ortaya koymaktadır, bu kişiler "sonu başlangıçta bilen" kişi adına konuşuyorlardı.
Kutsal Kitap'ın bir başka farklılığı ise, metinlerinin arkeolojik olarak da onaylanmış olmasıdır. Arkeolojik buluşlar tutarlı bir şekilde Yeni ve Eski Antlaşma'da yer alan isimlerin, tarihsel olayların, coğrafi ayrıntıların doğruluğunu onaylamıştır. Arkeoloji Kutsal Kitap'ın Tanrı Söz'ü olduğunu kanıtlayamaz, ancak bu keşifler Kutsal Kitap'ın tarihsel bir aktarım olarak güvenilirliğini gösterir.
Diğer kitaplardan farklı olarak Kutsal Kitap, zamana karşı kendisini korumuştur. Bugün elimizde binlerce el yazması kopyaları mevcuttur. Yeni Antlaşmanın 5.000 adet el yazması kopyası mevcuttur ve bu el yazmaları birbiri ile uyumludur. Eflatunun metinlerinin ise, sadece 5 adet el yazması mevcuttur. Bu kopyalar birbiri ile kıyaslandığı zaman aralarındaki uyum ve istikrar şaşırtıcıdır.
Tarihçiler, bir biyografinin güvenilirliği çoğunlukla şu soru ile kararlaştırır: "Değişik kaynaklar aynı ayrıntıları aktarıyor mu?" John F. Kennedy hakkındaki biyografilerin toplandığını göz önüne alalım. Bir biyografi J.F.K.'nin yaşamının on yılını Güney Afrika'da rahip olarak geçirdiğini iddia edebilir. Ancak bizler daha çok ona yakın olan kişilerin kaleme aldığı biyografilere bakarız ve bu yayınlarda bu iki iddianın da yalanlandığını görürüz. Yalan iddialar içeren biyografileri ise çöpe atarız. Yine de, eğer pek çok kaynak bu iddiaları destekleseydi, bu durumda bu iddiaların gerçekliğinin olasılığı artardı.
Nasıra'lı İsa'ya bakalım: O'nun yaşamını benzer gerçeklerle anlatan çeşitli biyografiler var mı? Evet. Yeni Antlaşma'nın ilk dört kitabı, İsa Mesih'in yaşamı hakkında uzun ayrıntılara yer verir. Bu kitaplardan ikisi, İsa Mesih'e yakın olan, üç sene boyunca yanından ayrılmayan Matta ve Yuhanna tarafından kaleme alınmıştır; diğer ikisi ise, İsa Mesih'in havarileri ile yakın ilişki içerisinde olan iki kişi tarafından yazılmıştır.
Bu dört yazarın her biri İsa Mesih'in yaşamını derinlemesine kaydetmiştir ve bu kayıtlar arasında büyük bir benzerlik vardır. Bir kişinin yaşamını kayıt altına alan dört ayrı kişinin üsluplarında izlenebilecek farklılıklar bu metinlerde de görülmekte, ancak anlatımın içeriğinde ve detaylarda etkileyici bir uyum görülmektedir. Bu dört biyografide de, sansasyonellik veya yaratıcılık unsuru gözlenmemekte, bir haberci üslubu ile "olanlar buydu" şeklinde bir anlatım tarzı kullanılmıştır. Yeni Antlaşma'nın ilk dört kitabında verilen kültürel detaylar ve özel coğrafi isimler, tarihçiler ve arkeologlar tarafından doğrulanmıştır.
İsa Mesih'in mesajlarının içeriği ve diğerleri ile olan etkileşimi, tamamen Kendisine özgü, benzersiz ve tarihidir. O'nun ifadeleri, güncel Musevi söyleminin çok dışındadır, öğretişleri ise erken kilisenin tüm ihtiyaçlarını kapsamayacak kadar dar kapsamlıdır. Bu durum aslında yazarların, ilerki zamanın ortaya koyduğu bakış açısına ya da ihtiyaçlara göre, İsa Mesih'in sözlerine ekleme yapmadıklarının bir başka göstergesidir.
Evet. Cornelius Tacitus (İ.S. 55-120). Birinci yüzyılda yaşamış olan Roma'lı bir tarihçidir ve "antik dünyanın en doğru tarihçisi olarak kabul edilir." Tacitus, Neron'un yaptıklarını şöyle aktarır: "Neron, Hıristiyanlar denilen sınıf üzerinde mükemmel işkenceleri denemiştir... Hıristiyanlar isimlerini....Christus [Christ] denilen kişiden almışlardır. Bu kişi Pontiyus Pilatus zamanında ölüm cezası ile idam edilmiştir.≥" Hıristiyan olmayan tarihçilerin ifadelerine rağmen, altı yüzyıl sonra yazılmış olan Müslüman'ların inandığı Kur'an-ı Kerim'e göre, İsa Mesih asla çarmıha gerilmemiştir.
Flavius Josephus (İ.S. 38-100) isimli Yahudi tarihçi Jewish Antiquities isimli, Yahudi tarihini anlatan bir kitap yazmıştır. Josephus, İsa Mesih hakkında şunları kaleme almıştır: "İsa'nın bilge bir kişi olduğunu ve şaşırtıcı marifetleri olduğunu biliyoruz. Bir çok kişiye öğretisini yaymış ve hem Yahudi'lerden hem de Yunan'lardan kendisine bir çok taraftar kazanmıştır. Bu kişiler O'nun Mesih olduğuna inanmışlardır. Yahudi liderler tarafından suçlanmış ve Pilatus tarafından çarmıha gerdirilmiştir, ancak öldükten sonra dirildiğine dair iddialar ortaya çıkmıştır."
Genç Filini, Suetoniyus ve Thallus erken Hıristiyanlar ve uğradıkları zulümler hakkında tarihsel kayıtları kaleme almışlardır ve bu kayıtlar Yeni Antlaşma metinleri ile uyum içerisindedir.
İsa hakkında bilgi edinmek için okunacak en son kaynak olması gereken Yahudi Talmud'unda bile, İsa Mesih'in hayatının önemli olayları kaleme alınmıştır. Talmud: "Bizler İsa denilen kişinin hakkında şu bilgileri edindik: Kendisi evlilik dışı bir ilişkiden dünyaya gelmiş, etrafına öğrenciler toplamış, kendisi hakkında dini değerlere hakaret eden iddialarda bulunmuş ve mucizeler sergilemiştir, ancak bu mucizelerin büyücülük işi olduğu ve Tanrı'dan olmadığı kesindir."
Eski tarihçilerin siyasi ve askeri liderlere odaklandığı düşünüldüğünde bu bilgileri sunmaları çok anlamlıdır. Hıristiyan olmayan Romalı, Yahudi ve Yunanlı tarihçiler, Yeni Antlaşma kayıtlarını doğrulayan ifadelerde bulunmuşlardır.
Bazı insanlar Yeni Antlaşma'nın zaman içerisinde sık sık tercüme edildiğini ve bu yüzden de bozulmalar yaşadığına inanırlar. Eğer çeviriler herhangi bir başka dilden yapılsaydı, durum bu olurdu, ancak çeviriler, çevirilerden yapılmaz. Tercümeler el yazması halinde bulunan Grekçe orijinal el yazmalarından yapılmaktadır.
Bugün sahip olduğumuz Yeni Antlaşma, orijinal formundadır ve doğrudur çünkü:
Bu el yazmaları birbiri ile karşılaştırıldıklarında aralarında şaşırtıcı kusursuzluk görülmektedir. Çok ender olarak imla hatalarına ya da cümle içinde kelime yerinde değişikliklere rastlanmaktadır. Cümle içinde kelime yerinde görülen ender değişiklikleri, Princeton'un teolojik okulunun emekli profesörü Bruce M. Metzger şöyle açıklar: "İngilizce'de "bir adam bir köpek ısırdı" cümlesi ile "bir köpek bir adam ısırdı" cümlesi arasında büyük bir anlam farkı varken, bu fark Grekçe gramer yapısında ortaya çıkmamaktadır. Grekçede özne, cümlenin neresinde olursa olsun aynı işlevi görür."
Cambridge Üniversite'sinin alimlerinden Ravi Zacharias şu yorumu yapar: "Gerçek veriler göz önüne alındığında, Yeni Antlaşma'nın en sağlıklı antik doküman olduğu ortaya çıkar: El yazmalarının çoğunluğu, olaylar ve bu el yazmaları arasındaki zaman boşluğunun kısalığı, bu el yazmalarını destekleyen veya yalanlamaya çalışan metinlerin bolluğu. Metinsel desteğin bu kadar bol olduğu, doğruluğunun bu kadar ileri oranlarda ortaya konulduğu başka antik bir eser yoktur."
Yeni Antlaşma, insanlığın en güvenilir antik dokümanıdır. Çağdaşı olduğu Eflatun'un metinleri veya Homeros'un İlyada'sı göz önüne alındığında, delil sahibi olma açısından ne kadar eşsiz olduğu bir kez daha ortaya çıkmaktadır.
Bazıları Yeni Antlaşma'yı çelişkiler içerdiğini öne sürerek bir kenara iterler. Yine de, yüzeyde çelişki olarak gözüken unsurların en küçük bir inceleme altında eridiğini görmek mümkündür: Örneğin, İsa Mesih'in gerildiği haçın üzerine, İsa Mesih'in başının hemen üzerine, Pilatus'un bir yazı astırdığı bilinmektedir. Yeni Antlaşma'nın kitaplarında bu yazı hakkında şunlar belirtilmiştir:
Matta 27:37 Başının üzerine, 'BU, YAHUDİLER'İN KRALI İSA'DIR' diye yazan bir suç yaftası astılar.
Markos 15:26 Üzerindeki suç yaftasında, 'YAHUDİLER'İN KRALI' diye yazılıydı.
Yuhanna 19:19 Pilatus bir de yafta yazıp çarmıhın üzerine astırdı. Yaftada şöyle yazılıydı: 'NASIRALI İSA - YAHUDİLER'İN KRALI'.
Kullanılan kelimeler farklı olsa bile, verdikleri mesaj birbirleriyle çelişmemektedir. Peki tam olarak ne yazılmıştır? Yeni Antlaşma'nın yazıldığı Grekçede o dönemde tırnak işareti yoktu. Türkçe'de alıntılar tırnak içine alınır, ancak Yeni Antlaşma metinlerinin içerdiği alıntılarda bu işaretler olmadığı için, bir ifade yazarların İsa Mesih hakkındaki kendi ifadesi de olabilir, başkasından alıntı olarak yaptıkları bir ifade de olabilir. Bu metinlerde görülen, anlamsal olmayan ancak kelimesel olan bu durumun açıklaması budur.
Başka bir örneği ele alalım:
Başkasını yargılamayın ki, siz de yargılanmayasınız.1
Bu ayetten birkaç ayet ileride İsa sözlerine şöyle devam eder:
Sahte peygamberlerden sakının! Kuzu postuna bürünerek gelirler size, ama özde yırtıcı kurtlardır.2
Peki bu durumda İsa Mesih'in öğrencileri yargılama yapsınlar mı yapmasınlar mı? Peki İsa Mesih'in Kendisi nasıl davranmıştır?
Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Tek bir kişiyi dininize döndürmek için denizleri, kıtaları dolaşırsınız. Dininize döneni de kendinizden iki kat cehennemlik yaparsınız.3
Bu ifade biraz yargı içermemekte midir?
Bu durumu nasıl açıklarız? Yeni Antlaşma metinlerinin verdiği mesajın tümü göz önüne alındığında, İsa Mesih'in istikrarlı bir şekilde takipçilerine verdiği bazı buyruklar vardır: Başkalarını hor görmeme, tenkitçi olmama, başkalarını başarısızlıklarından dolayı aşağılamama. Ancak İsa Mesih onların akıllı olması ve yanlış öğretilere kapılmamaları için gerekli uyarılırda da bulunmuştur. İsa Mesih tutarlı bir şekilde (ki Kendisi Rab olduğu için yargılama hakkında sahiptir) Ferisiler'i Tanrı'ya hizmet etmek yerine iki yüzlü, mağrur ve bencil olmakla suçlamıştır.
Yeni Antlaşma'da var olduğu iddia edilen çelişkilerin tipik özellikleri, bu ve benzeri ifadelerde yer almaktadır. Bu iddiaların hepsi ya metnin tümünün incelenmesi ya da o günkü koşulların göz önüne alınması ile çürütülmektedir.
Arkeoloji Kutsal Kitap'ın Tanrı'nın Söz'ü olduğunu kanıtlayamaz; Yine de, O'nun tarihsel kesinliğini kanıtlayabilir. Arkeologlar, sık sık Kutsal Kitap'ta bahsi geçen memurların, kralların, şehirlerin, devlet yetkililerinin ve kutlamaların isimlerinin geçtiği antik yazıtları keşfetmektedirler. Yeni Antlaşma'nın Yuhanna kitabında Beytesta denilen 5 eyvanlı bir havuz yakınında İsa Mesih'in bir sakatı iyileştirmesi aktarılmaktadır. Alimler uzun yıllar boyunca böyle havuzun varlığını reddetmişlerdir, ancak arkeologlar yerin 40 ayak derinliğinde, 5 eyvanlı bir havuz kalıntılarını keşfetmişlerdir.
Kutsal Kitap'ın içerdiği muazzam miktarda tarihsel ayrıntılar vardır. Bunların hepsi arkeolojik olarak gün ışığına çıkartılmamıştır. Ancak şu ana kadar, dünya üzerinde gün ışığına çıkartılmış olan herhangi bir arkeolojik buluş Kutsal Kitap metinleri ile çelişmemiştir.
Örneğin, mukayese yapmak gerekirse, Yeni Antlaşma'da yer alan Elçilerin İşleri kitabında Luka tarafından kaleme alınan antik lokasyonlar arkeoloji tarafından desteklenmiştir. "Luka tam otuz iki ülke, elli dört şehir ve dokuz adanın ismini vermiştir ve bu isimlerde en ufak bir hata gözlenmemektedir."
Arkeoloji aynı zamanda Kutsal Kitap hakkında ortaya atılmış bir çok hasta teoriyi de yok etmiştir. Örneğin, günümüzde hala bazı fakültelerde öğretilmekte olan JEPD Metinsel Hipotezi vardır. Bu hipoteze göre Musa Tevrat'ı kaleme almamıştır, çünkü Musa zamanında yazı keşfedilmemiştir. Tevrat, Kutsal Kitap'ın ilk beş kitabına verilen isimdir. Arkeologlar siyah dikilitaş denilen bir yazıt keşfetmişlerdir. Bu yazıt Hammurrabi'nin yasalarını ayrıntılı bir şekilde içermektedir. Bu yazıt Musa'dan sonra mı yazılmıştır? Hayır! Musa'dan önce; daha da ötesi İbrahim'den de önce yazılmıştır (İ.Ö. 2000). Bu yazıt Musa'nın döneminden en az üç yüzyıl önce yazılmıştır. Geçerliliğini çürüten keşiflerin aksine 'Metinsel Hipotez' günümüzde hala bazı üniversitelerde doğru bir hipotez diye öğretilmektedir.
Erken çağlarda bir alfabenin varlığını ortaya koyan bir başka büyük arkeolojik keşif 1974 senesinde Suriye'nin kuzeyinde bulunan Ebla tabletleri olmuştur. 14.000 adet kil tablet İ.Ö. 2300 senesinden yani İbrahim'den asırlarca önce kaldığı tespit edilmiştir. Bu tabletler Yaratılış kitabının 12-50 bölümleri ile paralellik içeren bir şekilde antik kültür ve yaşam hakkında bilgiler vermektedir.
Arkeolojinin, Kutsal Kitap'a karşı gerçekleştirilen tenkitleri çürütmesi çok anlamlıdır. Arkeolojik keşiflere baktığımızda, Kutsal Kitap'ın tarihsel kesinliğinin emniyet altında olduğu görülür.
Yeni Antlaşma'nın içerdiği kitaplara güvenmemizi kolaylaştıran sağlam sebepler vardır. Daha önceden bahsedildiği gibi Matta, Markos, Luka ve Yuhanna İsa Mesih'in yakın taraftarlarıydı. Kilise bu insanları ve bu insanların İsa ile olan ilişkisini biliyordu. Diğer yazarlar da güvenilir kişilerdi: Yakup ve Yahuda (ilk başta İsa'ya inanmayan üvey kardeşleri) Petrus (12 havariden birisi) ve Pavlus (İsa Mesih'in ölüp dirildikten sonra havari yaptığı birisi). Üstelik, onların İsa Mesih hakkında anlattıkları, kendilerinin gördükleri, başkalarının anlattıkları ve kendilerinin şahsen çocuklarına aktardıkları ile tutarlıydı. Bundan dolayı yazarlarının ölümünden asırlar sonra ortaya atılan diğer kitapların (Mesela, Barnabas İncili) kilise tarafından sahte olarak nitelendirilmesi hiç de zor olmadı.
Başka bir örnek (Hz. Muhammed'in Kur'an-ı Kerim'de referans olarak gösterdiği) Tomas'ın İncil'idir. Tomas'ın İncil'i denilen kitap, Tomas öldükten sonra, İ.S. 140 senesinde yazılmıştır. Yeni Antlaşma'nın Matta kitabından alıntılar içermesine rağmen çarpıcı farklılıklar görülmektedir. İsa Mesih'e atfedilen ifadeler, erken kilisenin İsa Mesih hakkında bildiği her şey ile çelişiyordu.
Örneğin, Yeni Antlaşma boyunca İsa Mesih kadınlara saygı göstererek davranmıştır. Ek olarak erkeklerle beraber kadınlara da öğretiş verdi, adaletsiz boşanma yasası hakkında onlara bilgi verdi, dirilmesinde ilk olarak kadınlara gözüktü ve dirildiği mesajını ilk olarak onlara emanet etti. O'nun kadınlara gösterdiği bu saygı, içinde olduğu kültüre tamamen tersti çünkü o dönemde kadına sadece madde gözüyle bakılmaktaydı. Tüm bunlara rağmen Tomas'ın İncil'inde İsa Mesih'e şu ifadeler atfedilmiştir: "Meryem'i benden uzaklaştırın çünkü kadınlar yaşamaya layık değildir", "Cennete sadece kendisini erkek yapan kadınlar girecektir."
Yeni Antlaşma kitaplarının yazılı bir şekilde kiliselerde dolaşmalarından dolayı sahte metinlerin ayırt edilmesi zor değildi. Sahte kitaplar, Eski Antlaşma'nın ve İsa Mesih'in bilinen öğretilerine, tarihsel ve coğrafi detaylarına tezatlık içermekteydi.
Belli bir noktaya gelindiğinde, Yeni Antlaşma'nın içerdiği kitapların resmi bir listesinin yayınlanması bir zorunluluk olmuştu:
İ.S. 367 senesinde Athanasius Yeni Antlaşma'nın 27 kitabını listeledi (aynen bizim bugün sahip olduğumuz liste). Aynı liste Jerome ve Augustine tarafından da yayınlanmıştır.
İsa Mesih'in ölümünden ve dirilmesinden hemen sonraki yıllar içerisinde Yeni Antlaşma kitaplarının ilk dördünün yazılması için bir sebeb yoktu. İlk olarak müjde Yeruşalim'de bulunan uluslara ve Yahudiler'e ağızdan ağıza bildirildi. İsa Mesih'in yaşamının kaleme alınması için hiçbir ihtiyaç yoktu, Yeruşalim'de ve etrafında yaşayan halk İsa Mesih'in yaptıklarını ve yaşamını gayet iyi bir şekilde biliyordu.
Ancak bir süre sonra müjdenin yayılması Yahudiler'i ve Yeruşalim'i aştı; bu durum görgü tanıklarının her kişiye ulaşma imkanını da aşmıştı; diğer kişilere İsa Mesih'in öğretişlerinin ulaştırılması için yazılı metinlere ihtiyaç doğdu. Bir çok alim Yeni Antlaşma'nın ilk dört kitabının yazılımını İsa Mesih'in ölümünden 17 ile 32 sene arasında tarihlemiştir.
Luka, kitabının başlangıcında bu konuda bir bilgi verme ihtiyacı hissetmiştir: "Sayın Teofilos, birçok kişi aramızda olup bitenlerin tarihçesini yazmaya girişmiştir. Nitekim başlangıçtan beri bu olayların görgü tanığı ve Tanrı sözünün hizmetkarı olanlar bunları bize ilettiler. Ben de bütün bu olayları ta başından özenle araştırmış biri olarak bunları sana sırasıyla yazmayı uygun gördüm. Öyle ki, sana verilen bilgilerin doğruluğunu bilesin."
Yuhanna da kitabını yazma sebebini açıklamıştır: "İsa, öğrencilerinin önünde, bu kitapta yazılı olmayan başka birçok mucizeler yaptı. Ne var ki yazılanlar, İsa'nın, Tanrı'nın Oğlu Mesih olduğuna iman edesiniz ve iman ederek O'nun adıyla yaşama kavuşasınız diye yazılmıştır."
Evet. Bir inancın bir değeri olması için, gerçeklere ve gerçeklik üzerine kurulmuş olması gerekir. Bu durumun sebebi ise şudur: Eğer Londra'ya uçuyor olsaydınız, uçağın motorunun çalıştığından, yakıtı olduğundan ve pilotunun yetkili olduğundan emin olmak isterdiniz, çünkü sadece inanç sayesinde Londra'ya ulaşamayacağınızı bilirsiniz. Ancak sizi bu uçağa bindiren şey, bu kriterlerin varlığına dair inancınızdır. Ama gerçekte sizi Londra'ya ulaştıracak olan, uçağın ve pilotun güvenilirliğidir. Geçmişteki olumlu tecrübelerinize de güvenmek isteyebilirsiniz, ancak gene sizi uçuracak olan, olumlu tecrübeler değildir. Önemli olan tek şey, sizin bu uçuşa olan inancınızın güvenilir olup olmadığıdır.
Tanrı'ya inanmak da objektif sebepleri talep eder. Eğer bu sebepler mevcut değil ise, bu inanç sadece zayıf ve kişinin tecrübelerine göre değişebilen bir umudun ürünüdür. Örneğin, Fransa'da yaşayan bir bayan için yaşam iyi gidiyor ise, bu durumda Tanrı vardır ve iyidir. Ama ya yaşam koşulları öyle rahat olmayan Hindistan'lı bir bayan için? Tanrı gerçekten orada mıdır? Tanrı o kişi için gerçekten ulaşılabilir ve faydalı mıdır? Bunu nasıl bilebilirsiniz? Önemli olan inanç değil, inancın üzerine kurulduklarıdır.
İşte bu yüzden bu soru çok önemlidir. Yeni Antlaşma gerçekten de İsa Mesih'in doğru ve güvenilir bir takdimi midir? Evet. Yeni Antlaşma'ya güvenebiliriz çünkü, Yeni Antlaşma, sayısız delil ve gerçek ile desteklenmektedir. Bu yazı da şu noktalara dokunmaktadır: Tarihi uyuşum, arkeolojik uyuşum, Yeni Antlaşma'nın ilk dört kitabında yer alan İsa Mesih'in biyografisinin uyuşumu, tamamlanan peygamberliklerin ilahi bir gücün varlığına işaret etmesi, Kutsal Kitap'ın Eski Antlaşma yazarları ile görülen uyuşum, dokümanların kopyalarının korunmasında izlenilen titizlik, tercümelerde görülen ileri bir tutarlılık ve Tanrı hakkında 1600 yıldan beri sunulmuş olan bilgilerdeki istikrar.
Tüm bunlar Yeni Antlaşma'dan elde ettiğimiz şu bilgilere inanmamızı mümkün kılmaktadır: İsa Mesih Tanrı'dır, Oğul'dur, bizlere yaşam vermeye gelmiştir. Yeni Antlaşma'nın Yuhanna kitabını okuyun ve kendiniz görün, hatta bir adım daha öteye giderek Tanrı'ya sizinle bu ayetler aracılığı ile konuşması için dua edin.
► | Tanrı'yla arkadaşça bir ilişki başlatmaya ne dersiniz? |
► | Bize e-mail ile ulaşın… |
Dipnotlar: (1) Matta 7:1 (2) Matta 7:15 (3) Matta 23:15